yemekleri bir de benim gözümden görün

Bugüne kadar çektiğim tüm yemek fotoğrafları ve bundan sonra çekeceğim yeni fotoğraflar, hep baktığımızın ötesini görebilme merakımdan. Sadece bakmamak, baktığımızı görmek, gördüğümüzü farkedebilmek benim amacım. Tabii yemek yapmayı, yemeyi ve fotoğrafını çekmeyi de çok sevdiğimi söylemeye gerek yok.
Siz de kendi çektiğiniz yemek fotoğraflarınızı, günün fotoğrafı köşesinde yayınlanmak üzere gönderebilirsiniz, bu da blogumuzun bir hizmetidir :))
Bu arada fotoğrafları izinsiz kullanmak yasaktır benden söylemesi.

27 Kasım 2010 Cumartesi

tarihi kadıköy çarşısı

Rengi anlatılacak gibi değil, mavi-mor ve çoook güzel.
Arkada da kuşburnu, şifa niyetine...

Ben bu manavların tezgah tasarımının gerçek bir sanat
olduğunu düşünüyorum, sebze ve meyveler bu kadar mı iştah açıcı görünür

İşte kışın en sevdiğim meyve: HURMA.

Sokak lezzetlerine bayılıyorum, midye dolmayı da tek geçerim.

Bu kuru sebze dolmaları bir harika, nar  ekşili... acılı... daha ne diyim?

İşte tablo diye ben buna derim :))

Hepsi burada, kesin deneyin

Benim gibi iflah olmaz bir yumurta severin bu görüntüyü es geçmesi
mümkün değildi tabii, ben de geçmedim.

Biliyorum bunlar korkunç, her gördüğümde oradan kaçarak gidesim geliyor
tadını hiç bilmiyorum ama böyle görünen bişeyi nasıl yiyebilirim ki?

Bak bunları yerim ama...

Derya kuzusu bunlar

İstridyeler... Yukarıdaki balığa dikkat :))

Kış geldi, sobanın üzerinde demlenen ıhlamurun kokusu da burnuma geldi.
Artık soba yok pek, o koku da mutfaktan odaya kadar ulaşmakta
zorluk çekiyor ama siz yine de taze taze alıp demleyin.
Demlerken içine bir elmanın kabuklarını soyup ekleyin, birkac dilim limon
eğer severseniz bir çubuk da tarçın koyun. Eğer boğazınız hastaysa
bardağa ıhlamurla beraber 1 kaşık da bal ekleyin. Geçmiş olsun...

Adaçayı, kokusuna doyum olmaz.

Hiç yorum yok: